Fulya KILIÇLI
fulyakilicli@gmail.com
Bayramınız Kutlu Olsun
28/07/2014

Mutlu Bir Tebessüm İçin Geçmişe Yolculuk kitabımın “Çocukluğumdaki Bayramlar”  bölümünü aktarıyor ve her gününüzün BAYRAM tadında geçmesi temennisiyle başlıyorum.

“Bayram sevincini ve coşkusunu doyasıya yaşayan biri olarak benim için bayramlar çok önemliydi. Takvim yapraklarını sayarak dört gözle beklerdim. Bayram yaklaştığı zaman evlerimizde tatlı bir telaş olurdu. Bayrama tatil gözüyle bakılmadığı için herkes gerekli hazırlıklarını yapardı. Büyük bir zevkle yapılan bu hazırlıklardan ve koşturmacadan kimse şikâyet etmezdi. Birkaç gün önceden baklavalar yapılır, börekler açılır, alışverişe çıkılır, evler çiçek gibi temizlenirdi. Özellikle çocuklara “bayramlık” adı altında yeni kıyafetler alınırdı. Zevkle çıkılan bu alışverişlerden sonra sıra süslenmeye gelirdi. En önemli süs malzememiz ellerimize yakılan kınalarımızdı. Sevgili annem bayramdan bir gün önce, yani arefe gecesi büyük bir titizlikle ellerimize kına yakardı. Hem kına yakar hem de bizlere “Ellerinizi sağa sola oynatmadan karnınızın üzerine koyarsanız kınanız vücut ısınızla daha güzel tutar” diyerek tembih ederdi. Annemin bu nasihati bizde öyle bir etki yapardı ki sanki uyulması gereken anayasa kuralı gibi titizlikle riayet ederdik. Ben her söylenilene inanan bir çocuk olarak tuvalete bile gidemezdim kınam bozulmasın diye. Ellerimi sağa sola oynatmadan karnımın üzerinde tutar ve sabaha kadar öylece uyurdum. Zor bir gece olmasına rağmen yine de halimden memnundum. Çünkü ertesi gün bayramdı, yeni giysilerimi giyecek ve arkadaşlarımla şeker toplayacaktım. Bir gün önceden alınmış bayramlık giysilerden, kınalı ellerden daha güzel ne olabilirdi ki hayatta. Kınalı ellerimle topladığım şekerleri karnım ağrıyana kadar yiyecek gerisini de zula yapacaktım. Gece uzadıkça içimi kaplayan heyecan artardı. Sabahı zor ederdim. Birçok evde olduğu gibi bizim evimizde de bayram sabahı erken kalkılırdı. Annem, babamı camiye yollar ve bizleri uyandırırdı. Babam gelinceye kadar tüm evi barkı toparlar kahvaltımızı hazırlardı. Babam camiden dönünce tüm aile birbirleriyle bayramlaşırdı. Bayramlaşıldıktan sonra birlikte kahvaltı yapmak ne hoş bir duyguydu. Annemle babamın bayramlaşması bizlere çok komik gelirdi. Çünkü annem babamın elini öperdi. Onları görünce çok ama çok gülerdik. Ayrıca komiğimize ve tuhafımıza giden olaylar bununla sınırlı kalmazdı. Bir diğeri ise annemin babama hitap ederken isminin başına “Bey” kelimesini getirmesiydi. Sanki aralarında resmiyet varmış gibi beyli hanımlı konuşmalarına bir anlam veremez ve çok gülerdik. Yıllar sonra düşününce onların bu hitap şekillerinin bir birlerine duydukları saygıdan ileri geldiğini geç de olsa anlamış olduk. Benim anladığım sadece onunla sınırlı değildi. Örneğin, ellerimize yakılan kınanın etrafa bulaşmaması için annemin akıllıca bulduğu tedbiri de sonradan anladım. Aradan geçen onca yıldan sonra annemin ne kadar zeki ve akıllı bir kadın, benim de her söylenene inanan saf bir çocuk olduğum gerçeği ortaya çıkmıştı. Annem, temiz ve titiz bir insan olarak yatağımızı ve çevremizi kirletmemizin önüne geçmek için güzel bir formül bulmuştu. Bizler, etrafı kirletir ve batırırsak kendisine bir sürü iş çıkacaktı. En kolayından bir çare bulmak lazımdı. O da kendince en pratik olanını bulmuş ve “Ellerinizi sağa sola oynatmaz karnınızın üzerine koyarsanız kınanız daha iyi tutar” demişti. Akıllıca bir çözüm olduğu tartışılmazdı. Bayramlarda güzel kıyafetler giymek kadar şeker toplamak da bizi mutlu ediyordu. O zamanlar şimdiki gibi güvensiz bir ortam olmadığı için bizler özgürce kapı kapı dolaşarak şeker topluyorduk. Sonrada topladığımız şekerleri arkadaşlarımızla oturup hangimizinki daha fazla diye sayıyorduk, çünkü onlar bizim için altın kadar değerliydi. Bayramdan sonraki günler için zula yapılacak canımız çektikçe çıkarılıp yenilecekti. O yüzden evdeki şekerliğe konulamazdı. Bayramda, şeker toplamak bir yana verilen harçlıklar mutluluk katsayımızı giderek artırıyordu. Bu katsayı topladığın para ile eşdeğerdi. Harçlığın yanında bazen küçük hediyeler de verilirdi. İşte o zamanlar değmeyin keyfimize. Yine bir bayram günü şeker toplarken bir teyze bana mendil vermişti. Aman Allah’ım sanki hiç mendilim yokmuş da ilk defa mendil alıyormuşum gibi sevinmiştim. Hâlâ hatırladığımda yüzümde mutlu bir tebessüm oluşur. Bayrama dair anılarımdan biri de zavallı annemin özellikle benden (zulalarını çok iyi bulurdum) sakladığı çikolatalardı. Genelde bayram sabahı çikolatadan eser kalmadığı için gelen misafirlere şeker ikram etmek zorunda kalırdı. Neden? Çünkü, ben 2-3 gün önce çikolatanın saklandığı yeri keşfederek kardeşlerimle birlikte bayramdan önce bayram yapardık da ondan. Çocukları sevindirmek onları şımartmadan mutlu edebilmek ne güzeldir. Bu bizim çocuğumuz veya başkasının çocuğu olabilir. Sadece bayramlarda değil diğer zamanlarda da fakir, yetim, öksüz bir çocuğun başını okşamak, sıkıntısı varsa gidermek ne kadar önemlidir.”

Not: Devamı kitabımda.

İçimizdeki saf ve masum çocuğu öldürmeden hep canlı tutarak gerçek huzur ve mutluluğun  yakalanabileceği nice BAYRAMLARA ulaşmak ümidiyle herkese hayırlı BAYRAMLAR.



2237 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Ne Ekersek Onu Biçeriz - 08/11/2014
Ne Ekersek Onu Biçeriz
Cumhuriyet Bayramı ve Bir Anı - 29/10/2014
Cumhuriyet Bayramı ve Bir Anı
Kurban Bayramınız Kutlu Olsun - 04/10/2014
Kurban Bayramınız Kutlu Olsun
Öğrencilerimizin Dikkatine - 26/09/2014
Öğrencilerimizin Dikkatine
Keçiboynuzunun Sağlık Açısından Önemi - 06/09/2014
Keçiboynuzunun Sağlık Açısından Önemi
30 Ağustos Zafer Bayramı - 30/08/2014
30 Ağustos Zafer Bayramı
Yazım Hataları - 21/08/2014
Yazım Hataları
Kadir Gecesi - 23/07/2014
Kadir Gecesi
Her Abla Bir Annedir Aslında - 14/07/2014
Her Abla Bir Annedir Aslında
 Devamı
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam82
Toplam Ziyaret226378
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar38.218838.3719
Euro43.382843.5566
Hava Durumu
SİTE KURUCUSU


Yakup Bozdaş  
Web Site Kurucusu

Takvim