![]()
Fulya KILIÇLI
fulyakilicli@gmail.com
İlk Göz Ağrısı
25/05/2014
İlk göz ağrısı;
kelime anlamı olarak zaman, sıra, yer ve önem
bakımından ötekilerden önce gelen demektir. Çoğu yerde ilk doğan evlat veya
annelerin en büyük çocukları için hissettikleri duygu olarak da tanımlanır. Ne
kadar doğru bir tanımdır bu. O güne kadar anne şefkatinin ne demek olduğunu
bilmeyen birisine evlat heyecanını tattıran şey tabii ki ilk göz ağrısıdır. Bu
gün sizlere genelden özele giderek ilk çocuklarımızı büyütürken karşılaştığımız
sorunlar ve istemeyerek de olsa yaptığımız hataların dile getirildiği bir yazı
kaleme almak istiyorum. Evet bana göre ilk göz ağrısı demek, anne
veya baba olmanın getirdiği ilk heyecan, ilk sevinç, ilk mutluluk ancak çocuk
açısından bakıldığında deneyimsiz bir ebeveynin kucağına düşmüş zavallı bir denek
demektir. Çünkü anne ve babalar evlerine gelen küçük misafirlerine (önceleri)
nasıl davranacaklarını bir türlü kestiremezler. Çocuk büyütürken, çoğu şey
yaşayarak, tecrübe edilerek öğrenildiğine göre daha önce bu duyguyu hiç
tatmamış ebeveynler haklı olarak bir bocalama sürecine girerler. Bu arada deneyerek
ve yanılarak en doğrusunu bulmaya çalışırken bu zaman diliminde istemeden de
olsa bir çok hataya imza atarlar. Kendi adıma söylemem gerekirse özgürce imza
attığım bir sürü hatalarım olmuştur. Bu nedenle evin en büyük çocukları ilk
olmanın zorluklarını maalesef hep yaşamışlardır. Çünkü analık ve babalık okullarda
öğretilerek öğrenilecek bir şey değildir. Hepinizin itiraz seslerini
duyar gibiyim. Evet, artık ülkemizde de bu tür (ana-baba) okullar açılmıştır ve
yararlı olduklarına yürekten inanıyorum ancak okulda öğrenilen bilgilerin ev
yaşantısına aktarılırken bire bir uymadığını da çok iyi biliyorum. Neden
dersesiniz kendimden bir örnekle açıklayabilirim. Üniversite yıllarında
arkadaşlarımla çarşıda gezerken (Anneliğin ne olduğunu bilmeden sadece
kitaplarda okumuş hatta çocuk eğitimi ve psikolojisi almış biri olarak) bir
annenin çocuğuna sesli olarak ikazını duymuş ve çok sinirlenmiştim. Konuyu
bilmeden ön yargılı olarak içimden kadıncağız hakkında “Bu nasıl anne böyle”
diyerek kızmıştım. “Büyük lokma ye büyük laf etme” derler ya ne kadar doğru bir
sözdür bu. Maalesef yıllar sonra aynı
yerde aynı davranışı çocuğuma yaparken kendimi buluverdim. Birden gözümün önüne
sanki bir film şeridi gibi o yıllar geldi ve aklımdan ilk geçen “Bekara
karı boşamak kolaydır” atasözü oldu. Çocuk büyütmek, yetiştirmek,
onların her isteğine boyun eğmek veya itiraz etmek, istediklerini elde edemedikleri
zaman onlara sabır göstermek veya gösterememek nasıl bir şeydi bunları biliyor muydum.
Tabii ki hayır. Niçin, neden sorularını sormadan ön yargılı olarak anneye
kızmam veya eleştirmem çok kolay olmuştu. Tabii ki normal olanı evde veya
dışarıda çocuklarımıza karşı seslerimizi yükseltmeden daha sevecen yaklaşarak sakince
davranabilmek ama bazen olmuyor işte. Bunu geç de olsa öğrenmiştim. Çünkü
çocuk yetiştirmek okuduğun bilgileri hayata aktarırken bizzat olayların içinde
olman ve yaşayarak öğrenmen demekti. Çocuğu
olanlar çok iyi bilirler ki bazen anormal istekler karşısında anne ve babalar
çocuğu ikna etmek adına saatlerce
uğraştıkları halde bir arpa boyu bile yol alamazlar. Çocukların doğasında kendi
isteğini zorla da olsa kabul ettirme içgüdüsü vardır ve bir kere istemeye
görsünler zararlı da olsa kolay kolay vazgeçmezler. Kısacası onları ikna etmek
güçtür. Çünkü onlar başlı başına okunması gereken birer kitaptır ve her çocuk kendi
kitabını yazarak dünyaya gelmektedir. Artık okuduğun kitaplar ancak okul
sıralarında kalmakta ve bu saatten sonra sen evdeki çocuğun sana yazdığı kitabı
okuyup öğrenmeye ve ona göre davranışlar geliştirmeye çabalamak zorundasındır. Öyle
her şey dışarıdan göründüğü kadar kolay değildir. Bizler de çocuklarımızı
yetiştirirken kitabın sayfalarını yavaş yavaş doldurmaya başlarız. Kendi
kişiliğimizden bilerek veya bilmeyerek aktardığımız artılar veya eksiler
ileride o çocuğun kişiliğinin oluşmasında ön plana çıkacaktır. Onları
büyütürken sadece kitaplarını okuyarak işimiz bitmez birde o kitaplardan
sınavlara tabii tutuluruz ki bu her zaman çok kolay olmayabilir. Hatta bu
sınavlar çoğu zaman bizlere zor gelir, bizleri yıpratabilir, üzülebilir. Çünkü
her çocuk kolay bir sınav değildir. Bunu ancak sana yazılan kitabı
okumaya başladığın zaman (anne-baba olunca) yavaş yavaş öğrenebilirsin. Zaten
öğrendiğin zaman her şey çok daha kolaylaşarak yoluna girmiş ve başarıya giden yolda
ilk adımlar atılmış olur. Evet,
ben kendi kitabımı yavaş yavaş, sindire sindire okudum ve öğrenmem de çok kolay
olmadı. Tecrübeli büyüklerimin de katkıları sayesinde yol aldım ve ilk
göz ağrımı elimden geldiğince doğru bir şekilde büyütmeye çalıştım. Sonuç
olarak karşılığını da fazlasıyla aldım. Ondan çok şeyler öğrendim. Çünkü o ilkokulda bile kendi seviyesinin çok
üzerinde bir bilgi birikimine sahip oldu. Okumayı çok ama çok sevdiği için
sürekli kendisini geliştirdi ve okuduklarını da çevresiyle yani bizlerle
paylaştı. (Çok küçük yaşlarda, herhangi bir zorunluluk olmadan Uluslararası
İlişkiler, Osmanlı Tarihi vb. kitaplar okudu) Sürekli okuması nedeniyle okul
sıralarında TARİH konusunda hep birinci olarak öğretmenlerini de
ciddi anlamda zorladı. Mütevazi kişiliği nedeniyle bu tür şeyleri abartmayı sevmediği
için liseye başladığı yıl okulda “Satranç Şampiyonu” olduğunu ödül olarak
eve getirdiği satranç tahtası sayesinde öğrendik. Okumayı
çok ama çok seven, kıskançlık duygusunu hiç tatmamış,
olaylara daima pozitif yaklaşan, duygusal ve merhametli İLK GÖZ AĞRIM İYİ Kİ
DOĞDUN ve iyi ki benim oğlumsun. İnanç ve doğruluktan yana olan çizgini hiç ama
hiç değiştirme diyerek
bütün ilk göz
ağrılarına sesleniyorum “Sizleri büyütürken deneyimsiz olmamızdan
kaynaklanan ve bilmeden yaptığımız yanlış davranışlardan dolayı bizlere anlayış
göstereceğinize inanıyor ve ileride anne-baba olunca empati yapmanızı
diliyorum. Her
şey gönlünüzce olsun. |
Yorumlar |
26/05/2014 23:16 Yine kalemini kağıtla buluşturmayı ustaca başarmış; duygu ve düşüncelerini samimiyetle ortaya koymuşsun. Emeğine sağlık. Ferda ÇUKUR 26/05/2014 12:16 İnci tanesi gibi satırlara dökülen duygular,düşünceler,tesbitler,ifaden hepsi çok güzeldi.Yolun hep açık olsun yüreği güzel kardeşim... Bende ''ilk göz ağrısının''doğum gününü kutluyorum hülya bahar |
Yazarın diğer yazıları |
Ne Ekersek Onu Biçeriz - 08/11/2014 |
Ne Ekersek Onu Biçeriz |
Cumhuriyet Bayramı ve Bir Anı - 29/10/2014 |
Cumhuriyet Bayramı ve Bir Anı |
Kurban Bayramınız Kutlu Olsun - 04/10/2014 |
Kurban Bayramınız Kutlu Olsun |
Öğrencilerimizin Dikkatine - 26/09/2014 |
Öğrencilerimizin Dikkatine |
Keçiboynuzunun Sağlık Açısından Önemi - 06/09/2014 |
Keçiboynuzunun Sağlık Açısından Önemi |
30 Ağustos Zafer Bayramı - 30/08/2014 |
30 Ağustos Zafer Bayramı |
Yazım Hataları - 21/08/2014 |
Yazım Hataları |
Bayramınız Kutlu Olsun - 28/07/2014 |
Bayramınız Kutlu Olsun |
Kadir Gecesi - 23/07/2014 |
Kadir Gecesi |
![]() |