![]()
Fulya KILIÇLI
fulyakilicli@gmail.com
Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?
02/02/2014
“Tabii
ki öldü” diyen cevaplarınızı duyar gibiyim. Birinci
dereceden yakınını kaybetmenin ne demek olduğunu yaşayanlar çok iyi bilirler.
İnsan bir kuş misali kanatlarından birini kaybetmiş gibi olur. Yaşayan her
canlının ölümü tadacağına inanırız ama kendi başımıza geleceğine inanmak
istemeyiz ve ölüm yokmuş gibi yaşarız. Bugünkü
makalemde, kendi örneğimden yola çıkarak insanın ölüm karşısındaki
çaresizliğini, kaç yaşında olursa olsun ana ve babaya olan özlem ve ihtiyacını,
onların bizler için ne kadar önemli olduğunu, yaşarken kıymetlerinin bilinmesi
gerektiğini bir kez daha vurgulamak ve babamın hastalığıyla ilgili iki anımı paylaşmak
istiyorum. Bundan
tam 19 yıl önce (2 Şubat 1995) bir Ramazan gecesi babamı kaybettim. Her şey
nasılda hızlı gelişmişti. Babamın hastaneye kontrol için gidişi, benim onu
merak ettiğim için işyerinden izin alarak arkasından hastaneye gidişim ve acı
gerçeklerle yüz yüze gelişim. Evet babamın son zamanlardaki iştahsızlık ve
halsizlikleri ailemizin her ferdi gibi beni de endişelendiriyordu ama hastaneye
gitmesi için bir türlü ikna edemiyorduk. Kendimizce bir çözüm bulmaya
çalışarak, babamın samimi olduğu Doktor arkadaşlarından birini eve çağırdık ve
genel durumu hakkında bilgi aldık. Doktor arkadaşının tavsiyesi üzerine babam hastaneye
gitmeye razı oldu ve ertesi gün kardeşimle birlikte gittiler. Endişelendiğim
için bende onlardan gizlice hastaneye gittim. Hastaneye varınca görevlilere babamı
tarif ederek gelip gelmediğini sordum. Görevlilerde böyle birisinin geldiğini ancak
rahatsızlanarak nefes alamadığını, az kalsın ölecek gibi olduğunu söylediler. Aldığım
cevaba inanmadım ve demek hala gelmediler diyerek beklemeye başladım. Ancak ne
gelen vardı ne giden. Saatler ilerledikçe içime bir şüphe düştü. Acaba görevlilerin
söyledikleri doğru muydu. Dayanamayarak evi aradım ve babamların hastaneden
ayrıldıklarını öğrendim. Hemen arkalarından gittim. Yol boyunca kafamda uçuşan
sorulara cevap arıyordum. Ömründe hiç ilaç almamış, aslan gibi güçlü kuvvetli
bir adam nasıl olur da nefes alamayacak hatta ölecek duruma gelebilirdi böyle
bir şeyin olması imkansızdı. Bu düşüncelerle eve vardığımda aradığım cevabı
bulmam geç olmadı. Maalesef hastanede rahatsızlanan kişi benim babam
yani o KOCAMAN adam imiş. (Herkesin babası kendisine
kocamandır, buradaki kocamanlık cüsse ile değildir.) Şok olmuştum. İçim
burkulmuş kendimi çok kötü hissetmiştim. Çünkü, babam bizlere her daim çok
güçlü görünmüştü. Böyle bir şey nasıl olurdu. Hastaneye bile takım elbiseli,
grand tuvalet sanki bir davete katılacakmış gibi giden adam böyle bir duruma
nasıl düşerdi. İşte zaten bizi de onun bu dik duruşu yanıltmıştı. Hafızamda
yer eden ve beni derinden etkileyen, hala unutamadığım diğer bir anım ise babamın
Doktorunun bizlere “Babanızın en fazla bir yıl ömrü var” demesiydi. Evet bu
sahneler sadece filmlerde olurdu ve ben sanki bir film seyrediyordum da film
bitince her şey eski haline dönecekti. Ama öyle olmadı hiçbir şey eski haline
dönmedi çünkü filmdeki başrol oyuncularının hepsi gerçekti ve oyuncuların hiç
birisi rol yapmıyorlardı. Babamın Doktorunun bizlere onun hastalığıyla ilgili
bilgi verirken “En fazla bir yıl yaşar” demesi karşısında yaşadığımız üzüntü
ve çaresizliği anlatamam. Bu olay bize çok korkunç gelmişti. Fakat daha sonra o
bir yılı bile arayacağımızı nereden bilebilirdik ki. Evet babam hastaneye
yatınca giderek kötüleşti. Ramazan ayı olması nedeniyle bari bayramı birlikte
geçirebilsek diye dua etmeye başlamıştık. Nafile her şey çok boştu, değil bir yıl bir
ay bile yaşayamadan bir hafta içerisinde babamı kaybettik. Evet
insanoğlu ölüm karşısında çok ama çok çaresizdir. Ancak, dermansız denilen birçok
hastalığın moral ve inançla tedavi edilebileceğine, asla pes etmemek
gerektiğine inanıyorum. Bizler elimizden gelen her şeyi yapmalı, moral gücümüzü
yüksek tutmalı, TAKDİRİ ALLAH’A bırakmalıyız. Son olarak,
kaç
yaşında olursak olalım her zaman ana ve baba şefkatine ihtiyaç duyarız.
Bir evladın yaşamında ana ve babasının
önemi tarif edilemeyecek kadar büyüktür.
Çünkü ana ve babalarımız; bizlerin koruyucuları, güven kaynağı, rol modeli, ilk
öğretmenleri kısacası hayat ışıklarıdır. Lütfen bu gerçekleri aklımızdan
çıkarmadan,
hayat ışıklarımız olan ana ve
babalarımızın ışıkları sönmeden yani onları kaybetmeden, yaşarken kıymetlerini
bilelim. Günün Sözü: Savaşın
ortasında komutansız kalmaktır, babasız kalmak. Necip Fazıl Kısakürek |
Yorumlar |
13/02/2014 16:12 Emeğine ,gönlüne, kalemine kuvvet....O günleri iliklerime kadar hissettim.Su akıp yolunu buluyor. Yaşanması gerekenler yaşanıyor.Allah gani gani rahmet etsin,mekanları cennet olsun.Ne mutlu ki sizler gibi değerli evlatlar yetiştirmiş. Hülya Nergiz BABAM... 02/02/2014 21:33 Emeğine sağlık ablam. Hislerimize ne de güzel tercüman olmuşsun. Okurken içimi sızlatan o büyük acıyı bir kere daha yüreğimde hissettim. Hep baş tacı olan analarımız için söylenen aşağıdaki sözleri, bugün babamın anısına ithaf ediyorum. Mekânın cennet olsun, nur içinde yat babam…
Baba başa taç imiş
Her derde ilaç imiş
Bir evlat pir olsa da
Babaya muhtaç imiş.
Ferda ÇUKUR 02/02/2014 20:46 Acının tarifinde;kelimelerin kifayetsiz kaldığını anladığın zaman...işte o kocaman adam benim babam...nurlar içinde uyu canım babam... hülya bahar |
Yazarın diğer yazıları |
Ne Ekersek Onu Biçeriz - 08/11/2014 |
Ne Ekersek Onu Biçeriz |
Cumhuriyet Bayramı ve Bir Anı - 29/10/2014 |
Cumhuriyet Bayramı ve Bir Anı |
Kurban Bayramınız Kutlu Olsun - 04/10/2014 |
Kurban Bayramınız Kutlu Olsun |
Öğrencilerimizin Dikkatine - 26/09/2014 |
Öğrencilerimizin Dikkatine |
Keçiboynuzunun Sağlık Açısından Önemi - 06/09/2014 |
Keçiboynuzunun Sağlık Açısından Önemi |
30 Ağustos Zafer Bayramı - 30/08/2014 |
30 Ağustos Zafer Bayramı |
Yazım Hataları - 21/08/2014 |
Yazım Hataları |
Bayramınız Kutlu Olsun - 28/07/2014 |
Bayramınız Kutlu Olsun |
Kadir Gecesi - 23/07/2014 |
Kadir Gecesi |
![]() |